Öncelikle bu son dönemde , tanıştığım doçent ve girişimcilik dersindeki öğrencilerle beraber yaptığımız ortak çalışmalar hakkında yazayım. Bilindiği üzere bir dönem boyunca burda , Tayvan’ın kaynaklarını nasıl daha iyi tanıtım için kullanabiliriz üzerine çalışmış ve elimizden geldiği kadarıyla bu bölgenin uluslarası firmalarıyla kontağa geçmeye uğraşmıştık. Bu noktada ,Asustan sonra BenQ ve Acer’la da aynı şekilde görüşme ve konuyu onlara da açma şansı yakaladık. Sunumlar , görüşmeler olsun , uzakdoğu iş yaşamı hakkında az da olsa bir bilgi birikimi yakalama şansım oldu. Dakiklikk ve düzen konusunda Avrupalılar kada olmasa da bizlerden de daha iyiler diyebilirim. Çalışma ve sosyal yaşam açısından bizlere göre daha fazla ve yoğun bir yaşantıları var. Bu verimsizlikten dolayı mı yoksa çok çalıştıkları için mi böyledir onu bilemiyorum, ancak toplamda 5 günlük yıllık izin ve ortalama 1200 dolarlık mühendis maaşlarıyla gerçekten ağır çalışma şartlarının olduğu bir gerçek. Bu da , bu bölgede çalışmak ve tecrübe edinmek isteyen kişilere bir bilgi olarak yardımcı olur sanıyorum.
Bu konuda , bana düşen görev ve kariyer açısından fırsat çıktı mı derseniz , açıkcası Çinceyi iyi bilmeden ve de bu ağır şartları kabul etmeden burda çalışmak zor. Ancak yoğun bir şekilde yaptığım başvurulardan birine , tamm askerlik kararı çıkartma arifesinde yanıt alma şansım oldu. Bir akşam , aldığım bir telefonda karşımda ingilizce konuşan ve beni Malezyada görevlendirmek isteyen bir kişiyle tanışma fırsatım oldu. Birçok başvurudan hangisi olduğunu başta anlayamasam da sonradan yaptığım araştırmada , Kuala Lumpur yakınlarında üretim yapan uluslarası düzeyde bir Alman fabrikası olduğunu öğrendim. İnanın son dakika çıkan bu durum beni gerçekten heyecanlandırmıştı. Tayvan’da kalmak belki de en doğrusuydu ama Asyadaki birçok kültürü bir arada barındıran Malezyada çalışmak benim gibi macera meraklısı bir insan için neden olmasın diyerek , finanse ettikleri uçak biletlerini alıp Hong Kong üzerinden Kuala Lumpura unutamayağım bir seyahat yaptım.
Devam ediyorum , yürüme olayı bitmiyor. Esmer , klasik bir ortadoğuluyu andıran yapımız , her zaman müslüman bir grubun beni keşfetmesini sağladığı için burda da , “hallal food” diyerek yanıma yanaşanları yadırgadım diyemem. Aynen beni aldıkları gibi , aralarda , binaların üst katlarında olan Pakistan , Malezya , ve Hint lokantalarına çekip götürüyorlardı. Ama garibime giden , bu zamana kadar hiç bir Türk lokantasına rastlayamadım. Tamam , belki yemekler benzer ama neden şöyle ağız tadıyla bir döner yemeyelim , öyle değil mi? Neyse , pahalı olunca biz yine Mc Donalds’ın yolunu tuttuk.
Tesadüf eseri ,sahilde yürürken kafası sarılmış, kap kara bir hintli beni tutuverdi. Muhabbeti ve
Yola devam ederken , yorulmanın da verdiği isteksizlikle bir hongkongluyu durdurup, “ yav kardeşimbu binalardan başka görecek yer yok mu burda “ diye soruverdim. Asıl görülmesi gereken yerin yanındaymışım da haberim yokmuş. Bu , hongkongu yukardan seyredebileceğiniz mekana çıkan tranvayların kalktığı bir istasyon. Tarif edilen sokaktan döndüğümde gördüğüm kalabalık bu etkiyi zaten yaratmıştı bende. Trene atlayıp tepeye çıktığımda , gördüğüm manzara dehşetti diyebilirim. Amerikan şehirlerinde , görme fırsatım olmadı ama , belki de daha iyisi bir manzara. Okyanus kenarındaki bu dehşet ışıl şehrin , devasa gökdelenleri...Unutulmayacak bir andı benim için.
Sabah Kuala Lumpur yolculuğu var. Saat 10 gibi Asyanın ,hatta sürekli reklamlarında bahsedildiği gibi “ gerçek asyanın” bu sıcak ülkesine ayak bastım. Yengeç dönencesinden Ekvator yakınına inice , kışın ortasında şortla gezmekten başka çare yok. Sıcaklık 30 derece, bu ısıyı havaalanına iner inmez hissediyorsunuz. İlginç olan , Hongkong’da olduğu gibi burda da, “Burası dünyanın en iyi havaalanıdır” yazılı tabelalar var. Bir tane de biz bastırıp Atatürk havaalanına assak hiç fena olmayacakJ) Neyse , malum mülakata geldik , çıkar çıkmaz karşılayan birisi olacağı söylenmişti bana ama , ben kapıdan çıkar çıkmaz, aynı Türkiye’de olduğu gibi insanlar üzerime hücum edince bakmaya bile fırsat bulamadan ortamdan ayrıldım. Ama kısadan , uzaktan elinde pankart olan insanları da süzmeyi bırakmadım. Adımı tutan esmer adamı bulmam yaklaşık 10 dakikamı aldı diyebilirim. Tayvandan kara kaş kara göz bir adamla karşılaştığını gören şöförün suratını görmenizi isterdim. Herhalde içinden “ bu çinliler nasıl da evrim geçirdiler “ demiştir herhalde. Neyse , yine soldan akan bir trafiğe girerek beni kalacağım otele yerleştirdi. Söylemeden edemeyeceğim, ben mutevazi bir otel beklerken , firmanın benim için Sheraton oteli 32. katta bir oda ayarlaması beni çok fazla onore etmedi diyemem. O gazla adama, sabah 8 de gel ve beni al demem de cabası J)
Sabah atladık arabaya , bana verilen bilgi çercevesinde fabrika 1 saat uzaklıkta ama gittikçe gidiyoruz. Döndük dolandık ,ekvatoral ormanların içine girdik. Yeşillik taşların , kayaların arasında taşarcasına fazla ve gür. Fabrikaya geldik , Almana muhabbet , mülakat , İngilizce muhabbet mulakattan sonra işe alındığımızı beyan ettiler. Kısa zaman olunca , bu tropikal ormanda , fabrika yanında mühendislere verecekleri bungalovları gezdik, yemek yedik, etrafı gördük. Almanların , ve tabiki benim , etrafta bizim kedi köpekler gibi gezen maymunları gördüğündeki yüz ifadesini görmenizi isterdim. Hatta fabrika müdürüne ondan sonra “ ben hep şehirlerde yaşadım , ne yaparım” dediğimde “ biz sanki ormanda yaşadık” demesi olaya tuz biber ekmişti. Neyseki, Almancayı biraz unuttuğumdan böyle bir laf ettip diyerek toparlamam sorunu kısmen de olsa rahatlattı diyebilirim. Neyse , 7 saatlik bir tanışma ve tanıtma merasiminden sonra be tekrar yoluma bakıp , memleket Tayvana doğru yola çıktım, tabiki kafamda birçok soru işsareti ile. Çok güzel, çok harika bir ortam , ucuz yaşam ve Asya’yı deli gibi öğrenme keşfetme şansı da cabası , ama aktif, yerinde duramayan Ömürden’e ne olur maymunlarla o soru işareti işte J Artık maymunlar evrimlerini tamamlayana kadar beklemek düşecekti bana J Neyse, 3 gün içinde 3 havaalanını , 3 ülkeyi hatim ettikten sonra , küçük odama geri döndüm. Bundan sonraki süreç karar verme , düşünme zamanı.
Şu an İstanbuldayım , yine acil ve radikal bir kararla 19 saatlik uçak yolculuğundan sonra memlekete vardım. Şimdi amaç , bilindik bir Türk firmasının Almanyadaki fabrikasında çok kısa bir zamanda işe başlamak. Öncesinde 4 aylık bir İrlanda görevi olacak. Anlaşılan , Asyanın bir ucundaki adadan , bu sefer Avrupanın ta ucundaki bir adaya geçeceğim. Adalarda hayatı anlayan bir insan olarak çok zorluk çekeceğimi zannetmiyorum ancak, ana karadan ayrılıp farklı ülke olarak kendilerini benimseyen ada mantığını anlamak açısından çok iyi tecrübe olacak. Yakında irlanda ve dönüp dolaşıp tekrar döndüğüm Avrupa anılarıyla görüşmek üzere. Keyifle okuduğunuzu umar ,İstanbuldan sevgiler saygılar sunarım.
Ömürden M.SEZGİN
SAL99' ODTU EM 04'
http://omurdens.tripod.com/
Diğer yazılar için http://omurdens.blogspot.com/
Fotoğraflar : http://www.flickr.com/photos/30863084@N00/
Videolar : http://youtube.com/profile?user=omurdens