Saturday, December 02, 2006
Tayvanı geziyorum ...4. seri

Öncelikle , Çinceden bahsedeyim. 3 aylık süre zarfında , dil öğrenmeyi ve bu zamana kadar hayatını öğrendiği dilleri pratik edebilecek bir ortam arayan bir insan olarak , Çince konusunda biraz zorlandığımı söyleyebilirim. 4 ayrı tonu olan bu dilde, konuşurken aynı şekilde söylenen fakat tonundan dolayı farklı anlama gelen kelimeler olmasından ötürü , insanlara kendimi anlatmakta bayağı bir zorluk yaşıyorum. Yazım konusuna hiç girmek istemiyorum , açıkcası Çince karakterlere mantıklı bir çözüm bulamamaktan ötürü , yazmaya çalışsam da akılda tutmak gerçekten zor. Ama şunu söyliyeyim, Cem Yılmazın reklamında tabelada yazan , “ oyuncak fabrikası “ yazısını anlayınca biraz moral buldum J.Reklamdan söz açılmışken , son bölümünde yaşlı adamın söylediklerini ,burda yaşayan Tayvanlı arkadaşlar bile anlamadı. Belki Cem Yılmaz maskeyi takıp yaşlı adam kılığına girince kendince bir şeyler uydurmuş olabilir. Neyse tonlar konusu bayağı bir karışık , kendimi anlatmak adına söylediğim kelimeleri elimle tonları gösterek anlatmaya başladım. Bunun yanında Almanca,İngilizce ve Fransızcadan farklı olarak , bu dilde şehirler , bildiğimiz yabancı markalar bile farklı. Size “May Danlı “ , Aydida” , “Bolin” Boli “ , “Başıkılı” ,“Fusı” dediklerinde bir şey anlamayabilirsiniz ama demek istenen sırasıyla “Mc Donalds , Adidas , Berlin , Paris, Pepsi Cola, ve Volkswagen” dır.Garip geliyor değil mi , alışma konusunda sıkıntı yaşamamın başlıca nedenlerinden biri bu. Bu arada bu insanlar latin alfabesini hiç ama hiç anlamıyolar. Bu konuda hiç bir bilgisi olmayan bir insan , en basitinden “ English “ yazılı bir kağıt gösterdiğinizde okuyamıyor. Ayni sikinti , bizim icin Cince karakterleri okumada gecerli tabiki.
Şimdi , başkent Taipei dışında , güney bölgeye yaptığım geziden , orda gördükerime geçeyim. Öncelikle gezi için , burda öğrenci olan , ve Çince öğrenen iki Rus arkadaşı yanıma katıp , 1


Taichung şehrini gezdikten sonra , burdan bizdeki dolmuşlara benzer bir araçla adanın ortasındaki doğa harikası güneş ay gölüne gittik. Yolu bulmamız bayağı bir zor oldu. Tabi , bu noktalarda Çinceyi kullanma kabiliyetimi en iyi şekilde konuşturmaya çalıştım. Geçen yazıdan bu yana o kadar gelişmiş ki, bizi oraya götürmek isteyen , turist olduğumuzu gören taksi şöförleiyle yarım saate yakın pazarlık yaptım. Adam bir fiyat söylüyor , ben tam yarısını diyorum. Çok zor değil ama sinirlenmeden , yavaş yavaş indirmektense , direk nabız yokluyorum. Binmiyecek olsak da , hem pratik yapmak için hem de nasıl davrandıklarını görmek için iyi bir taktikJ
.Orta Tayvandan sonra , amacımız Yengeç dönencesini geçip tropikal bölgeye geçmekti.Kaoshiung Tayvanda , başkent Taipeiden sonra ikinci büyük şehir. Öncelikle HC vasıtasıyla irtibata geçtiğim Kanadalı arkadaşla buluştuk , bizi burdaki en büyük gece pazarına götürdü. En favori yerlerinden olan ,Pakistanlı bir satıcının tezgahından kızarmış tavuk aldık.Herhalde burda yediğim en lezzetli yemekti, bizim dönerler hariç. O sırada , ben doğal olarak satıcıyla muhabbete girince , nereli olduğumu sordu. Türküm dememle , yanındaki , Pakistanlıya benzer adamla ingilizce konuşmaya başladı. Başta şaşırsam da olayı anlamıştım.O Pakistanlıya benzer , elinde ekmek içinde eti hapur hupur götüren adam bana dönüp “ vay kardeşim hoşgeldin” demez mi... Bu konuda kendimi uzman olarak görmeme rağmen , bazen bizim çoğrafyadan gelen insanları ayırt etmek çok da kolay olmuyormuş demek ki. Hemen

Tropikal bölgeden ayrılıp trenle , doğu Tayvan bölgesine, biraz daha adanın dağlarının arasındaki doğal güzelliklerini görebileceğimiz bölgeye geçtik. Avrupa ülkelerinde de olduğu gibi burda da çok yaygın ve rahat olan tren ulaşımını kullanıp 5 saat içinde , adanın doğusundaki Hualiene şehrine ulaştık. Planımız , burda da önceden ayarladığım Hospitalityclub üyesi bir Fransızın yanında kalmaktı. Hakkında hiçbir bilgim olmayan bu arkadaşı arayıp , adresini sorduk. İşte bu noktada en çok karşılaşılan sorunlardan biri, taksiye atladığınızda yeri tarif etmek. Şöför , kelimeleri söylediğnizde 3-4 kere “hı ,hı “ diyerek anlamadığını belirtiyor, adama “hao” (Çince tamam) detirtinceye kadar sözlükte gördüğünüz kelimeyi elinizle tonlarını göstererek söylemeye çalışıyorsunuz Neyseki , biz o işi de başarıp , fransız arkadaşla buluştuk. Diğer HC üyeleri gibi bir eve gideceğimizi beklerken gördüğümüz

Hualien bölgesine gelme de asıl nedenimiz , Taroko denilen milli parkı gezmekti. Burayı gezmek o kadar da kolay değil , motosiklet en iyi yol.(motosikletim http://www.youtube.com/watch?v=8dfNzJTZpj4) Başta problem olmaz diyerek arkadaşlara onay vermiş olsam da , iş ciddiye binince , korkup vazgeçmeye çalıştım ama nafile. İki tane

Kısa yazmaya çalışsam da ,bu sefer yine uzattım sanıyorum. Son olarak , genel izlenimlerimden bahsedeyim.Önceden de bahsettiğim gibi, bu bölgede genel olarak , Türk olmanın verdiği saygınlığı yaşıyorum. Avrupada de kro , ABDde de potansiyel terorist gözüyle bakılırken , burda insanların bana Türküm dediğimde heyecanlanarak bakması o kadar keyif verici ki anlatamam. Bu arada , övünmek gibi olmasın, ama nereye gidersem gideyim, çarşıda , sokakta, okulda, beni gördüklerinde , her zaman dedikleri , “Tom Cruise” a çok benziyor olmam. Açıkcası , ben bile kendim bu benzerliği bulamazken burdan bu tarz övgüler almam , hoşuma gitmedi değil. Bu arada Tom Cruise’ın , her ünlünün olduğu gibi Çince bir ismi var. Tamu KılusıJ)))
Görüşmek üzere...
Ömürden M. SEZGİN
Diğer Yazılar : http://omurdens.blogspot.com/
Fotolar : http://www.flickr.com/photos/30863084@N00/
Subscribe to:
Posts (Atom)