(Taksi soforleriyle ilgili iki video asagida ) Yine bir yazı , bu sefer bir macera deği belki de maceralara son verme yazısı. Hayatımda şu son süreçte yasadıklarımı tam olarak kaleme dökme zamanı. İstanbuldayım ama paylaşmak istediğim o kadar çok şey var ki... Şu internet ortamı sağolsun , yaşadıklarını , benim gibi yazı yazmayı seven biri için herkese açma şansını sağlıyor , belki bu sefer bir ders çıkarma şansı yaratabilirim...
Boschta çalışan Ömürden ... Bu değerli firmadan ayrılalı tam bir sene oluyor. Planlar neydi, uzakdoğuda Ömürden , sonrasında askerde Ömürden olacaktı. Tayvanda odamda yüksek lisansı dondurma ve askere gitme kararı veren Ömürden , birden bir şekilde çıkan iş imkanlarından sonra dedi ki , ülkemize faydalı olmak , kendimize bir şeyler katmak adına bir süre daha buralarda kalmalı. Askerlik sonunda bir şekilde bizi bulacak... Malezyada br firma çıkmıştı , aramışlar ve beniacele bir şekilde oraya davet etmişlerdi.
İşte bu yazının başlığında olduğu gibi , iki takis şöförünün birincisi beni havalanında karşılamış. Taipeiden Kuala Lumpura kara kaş kara göz bir yağı delikanlının geldiğini görmüş şaşırmıştı. Elinde adım yazılı bir pankartla saatlerce bekmemiş. Sonrasında beni alıp Kuala Lumpurun en güzel otellerinden birine yerleştirmiş , sabah da beni ordan alıp tropikal ormanlarda bulunan Alman firmasında mulakata götürmüştü. Sohbet sırasında , bu zamana kadar aldığım en genç insansın , nasıl olur dediğinde Türkiyeden gelen bir genç olarak gururlanmış , işte bu diyerek göğsüm kabarmış , bak geliyor Ömürden demiştim. İşte o taksi şöförlerinden birinin videosunu da arşivden çıkarım kouyorum. Tarih 5 şubat , sıcaklık 30 derece ve ben takım elbise ile yollara koyulmuş heyecanla mülakata gidiyorum. Mülakat başarılı geçiyor , önce Almanlarla Almanca bir sohbet sonrasında Malezyalılar gelıiyor toptan ingilizceye dönüyoruz. Bir şekildede orda kalacağımız sürelerde biraz Türkçe öğreneceklerini düşünerekten mülakat bitiyor. Bana iki Almani atayıp etrafı gezdiriyorlar , köyde kocaman bir balık yeyip bana tahsis edecekleri bungalow evleri ve arabayı gösteriyorlar. Hayatımda bambaşka bir tecrübe. Etrafı gördükten sonra, aktfi bir insan olarak bu ormanda ne yaparım deyip biraz moralim bozulsa da maaş konusunda konuşacaklarını sözleyi Taipeiye dönmek üzere havaalanına yine aynı taksi şöförüyle yola çıkıyorum. Hatta giderken , Boschtaki müdürümün telefon numarasını verip , kafalarında hala daha soru işareti varsa atmalarını sağlıyorum. Aramışlar , tekrar teşekkür ediyorum ki , bana çok iyi referanslar vermiş. Kendisiyle ODTU buluşmasında buluştuğumda, Malezyadan Ömürden için aradılar deyince hiç şaşırmadım demesi cabası ....
Sonrasında bu iş olaylarına yenisi ekleniyor. Tayvanda BenQ ve Asus gibi firmalarla görüşüyorum. Yine diyorum ki ,işte elimden geleni yaparak ülkeme hayırlı bir insan olarak döneceğim. Hep nasılfaydalı olabilirimi düşünen biri olarak Türkiyeden senelerce uzak kalsam da elimden geleni yapıp başarılı döneceğime inanıyorum. O aralarda beni İrlandada ismini vermek istemediğim bir Türk firmasında çalışan alt dönem bir arkadaşım arıyor. Diyor , Ömürden Almayada senin gibi bir insana ihtiyacımız var . Tamam diyorum bak bu Türkiyeye faydalı olmak açısından iyi bir fırsat olabilir. Çok düşünüyorum , Tayvanlı hocama a danışıyorum. O benim Tayvanda kalmamdan ve Çinceyi, çok zor olsa da öğrenmemden yana. Hocam diyorum , ben ülkemden çok uzaklarda kalamam , bence en doğrusu bu. Kararımı verip acele bir şekilde Türkiyeye gidiyorum.
Mülakatlar , sınavlar , testler ... Hepsinden istenen derecede , hatta bazılarından başarılı bir şekilde geçip ayrılıyorum. Kabul telefonu geldikten sonra Acıbadem hastanesinde kontrolden geçiyorum. 25 derece Tayvandan gelip, -1 derece soguktaki İstanbula gelince üzerimde bircok dengesizlikler çıkmıyo değil. Tedirgin oluyoruz ailecek. Bir haftada bu burhan süreci atlatıyoruz ve ben İstanbulda resmi olarak ilk çalışma hayatıma başlıyorum. Bu önemli , elimden geldiğince haftada , ayda bir bazı önemli organizasyon ve ilişkim için geldiğim istanbulda bu ilk resmi kalışım. İyi ki ailem bir ev almış, orayı mesken tutup , 2 ay süresince işe gidip geliyorum. Başka bölgelerdeki ofisleri , fabrikaları ziyaret ediyorum. Elimden geldiğince öğrenmeye alışmaya çalışıyorum.
Gün geliyor , Almanyaya gidiyorum. Günler süren mülakatlar sonunda evimi tutuyorum. Eve alışmaya , Alman ortak ev yaşamına elimden geldiğince alışmaya çalışıyorum. Evi , akrabam veya tanıdığım olmadığı için, Bosctan tanığım kardeşim Metin ve arkadaşı Mehmet yardım ediyor. Eşyaları taşyıp , odamı kuruyoruz. Temizlik konusu gündeme geliyor, malum Alman sistemi , mutfak bana kalıyor evde, inanın bir saat mutfağı temizliyorum. Rağmen , Alman arkadaştan , arkadaş diyorum ama adam da düz mantık , Ömürden şunu da yap , bunu da yap diretiyor. Aylar geçiyor. O arada internet üzerinden yüksek lisansımı bitirmek üzere Ankaraya , ODTU ye gidiyorum. Diplomamı alıyor , istEMbulun buluşmalarına katılıyor , ODTU mezunlar derneğinde uzakdoğu dia gösterisi yapıyor , hatta ODTU ye mezunlar gününe gidip, mezuniyet döreninde stadyumda birkez daha mezuniyet heyecanını yaşıyorum. Ne güzel bir mutluluk , ne güzel bir heyecan...
Dönüyorum Almanyaya tekrardan.Türk taksicilerinin dolandırmasına maruz kalarak. Adam havaalanına girerken kapıdaki görevlilere korna basarak selam veriyor , sonrasında abi Türk milleti öyledir , herkese selam veriyor deniyor. Adama 50 ytl uzatıyorum, adam bana abi 5 ytl verdin diyerek kandırmaya çalışıyor. Vay bee ,diyerek diretsem de adam mafya, bir 50 ytl daha veriyoruz. Bir de utanmadan bana verdii 5 ytlyi sigara parası için istemez mi? İşte o anda ben koptum sanırım. Yok diyorum kardeşim başka kapıya. Bu başlıkta olan iki taksi olayında bu Türk korsan taksisini saymıyorum.
Neyse , Almanya yaşamı devam ediyor. Elimden geldiğince alışmaya çalışıtığım ortamda , üniversiteden hocalarla irtibata geçiyorum. Profesör , Bonnda oturmasına rağmen , Koblenz tren istasyonuna benim için geliyor , benle sohbet ediyor ve ertesi gün benim akşamları ve haftasonu uğraşıcağım bir proje konusu veriyor. Canla başla çalışmaya başlıyor... Tiyatr grubu var bir de , işte onda biraz sıkıntı çekiyorum. Türkçe olanda bile , yaw burda ne demek istemiş dediğimiz metinler olmasına rağmen , bendeki cesaretle ben Almancayı çözmeye çalışıyorum yaa, işte bu noktada kendimi taktir ediyorum. Sonrasında devaam etmeme kararı alıp ayrılıyorum. Bu ilerde anlatacağım olaydan sonra zorunlu bir hal alıyor zaten....
Çok fazla ayrıntısına girmeyeceğim , şu aşamada kendi arşivime ayırdığım, bir olayla Almanyadan ayriliyorum. Almanyadaki evimi kapanıyorum. 4 gün boyunca bir an önce İstanbula , ordan da Tireboluya dönmek üzere zamanı kolluyorum. Ev sahibi birden bastırıyor , yav kardeşim nereye , öyle kolay değil, bak anlaşma var. Sonraki 3 aylık kirayı adama peşin ödüyorum. Ev arakdaşları da , bizim maliyetlerimiz ne olacak , gazı , elektriği nasıl ödeyeceğiz diye bastırınca , onlara da ödemelerini sonraki aylar için yapıyorum ve Cumartesi günü ayrılıyorum.
İkinci taksi olayı o anda başlıyor. Bu sefer Almanyada , tam 6 ay sonrasında. Pakistanlı bir şöför alıyor eşyalarımı. Malezyadaki Hintli şöföre benziyor , o da asyalı, sıcakkanlı. Hemen sohbete başlıyor Senin kadar genç Almanyadan ayrılan bir insana ilk defa rastlıyorum demiş diyomuşum J Hayır tabiki.. Beni Köln havaalnına götürüyor.
O anda açıyorum tekrardan kameramı , ve diyorum ki Ömürden hayat nelere kadir? Nerden nereye? 6 önce Malezyada solunda oturduğun hintli şöförle mutluluğa koşarken , şimdi sağında oturan Pakistanlı şöförle sıkıntılı bir sürecin baslangıcına adım atıyorsun... Çok şey öğrendim şu bir senede, neler gördüm neler geçirdim. Şimdi izninizle vatani görevimi yapmak üzere askere gideyim , bu düzene girmem için gerekli... Ama bu gerçek , vatanıma döndüğüm miçin çok ama çok mutluyum... Sonuna kadar okuduğunuz için teşekkürler... Bir sure yazilara ara veriyorum , gucumu toplayinca tekrar karsinizda olacagim....
Ömürden M. Sezgin
http://omurdens.blogspot.com/
Boschta çalışan Ömürden ... Bu değerli firmadan ayrılalı tam bir sene oluyor. Planlar neydi, uzakdoğuda Ömürden , sonrasında askerde Ömürden olacaktı. Tayvanda odamda yüksek lisansı dondurma ve askere gitme kararı veren Ömürden , birden bir şekilde çıkan iş imkanlarından sonra dedi ki , ülkemize faydalı olmak , kendimize bir şeyler katmak adına bir süre daha buralarda kalmalı. Askerlik sonunda bir şekilde bizi bulacak... Malezyada br firma çıkmıştı , aramışlar ve beniacele bir şekilde oraya davet etmişlerdi.
İşte bu yazının başlığında olduğu gibi , iki takis şöförünün birincisi beni havalanında karşılamış. Taipeiden Kuala Lumpura kara kaş kara göz bir yağı delikanlının geldiğini görmüş şaşırmıştı. Elinde adım yazılı bir pankartla saatlerce bekmemiş. Sonrasında beni alıp Kuala Lumpurun en güzel otellerinden birine yerleştirmiş , sabah da beni ordan alıp tropikal ormanlarda bulunan Alman firmasında mulakata götürmüştü. Sohbet sırasında , bu zamana kadar aldığım en genç insansın , nasıl olur dediğinde Türkiyeden gelen bir genç olarak gururlanmış , işte bu diyerek göğsüm kabarmış , bak geliyor Ömürden demiştim. İşte o taksi şöförlerinden birinin videosunu da arşivden çıkarım kouyorum. Tarih 5 şubat , sıcaklık 30 derece ve ben takım elbise ile yollara koyulmuş heyecanla mülakata gidiyorum. Mülakat başarılı geçiyor , önce Almanlarla Almanca bir sohbet sonrasında Malezyalılar gelıiyor toptan ingilizceye dönüyoruz. Bir şekildede orda kalacağımız sürelerde biraz Türkçe öğreneceklerini düşünerekten mülakat bitiyor. Bana iki Almani atayıp etrafı gezdiriyorlar , köyde kocaman bir balık yeyip bana tahsis edecekleri bungalow evleri ve arabayı gösteriyorlar. Hayatımda bambaşka bir tecrübe. Etrafı gördükten sonra, aktfi bir insan olarak bu ormanda ne yaparım deyip biraz moralim bozulsa da maaş konusunda konuşacaklarını sözleyi Taipeiye dönmek üzere havaalanına yine aynı taksi şöförüyle yola çıkıyorum. Hatta giderken , Boschtaki müdürümün telefon numarasını verip , kafalarında hala daha soru işareti varsa atmalarını sağlıyorum. Aramışlar , tekrar teşekkür ediyorum ki , bana çok iyi referanslar vermiş. Kendisiyle ODTU buluşmasında buluştuğumda, Malezyadan Ömürden için aradılar deyince hiç şaşırmadım demesi cabası ....
Sonrasında bu iş olaylarına yenisi ekleniyor. Tayvanda BenQ ve Asus gibi firmalarla görüşüyorum. Yine diyorum ki ,işte elimden geleni yaparak ülkeme hayırlı bir insan olarak döneceğim. Hep nasılfaydalı olabilirimi düşünen biri olarak Türkiyeden senelerce uzak kalsam da elimden geleni yapıp başarılı döneceğime inanıyorum. O aralarda beni İrlandada ismini vermek istemediğim bir Türk firmasında çalışan alt dönem bir arkadaşım arıyor. Diyor , Ömürden Almayada senin gibi bir insana ihtiyacımız var . Tamam diyorum bak bu Türkiyeye faydalı olmak açısından iyi bir fırsat olabilir. Çok düşünüyorum , Tayvanlı hocama a danışıyorum. O benim Tayvanda kalmamdan ve Çinceyi, çok zor olsa da öğrenmemden yana. Hocam diyorum , ben ülkemden çok uzaklarda kalamam , bence en doğrusu bu. Kararımı verip acele bir şekilde Türkiyeye gidiyorum.
Mülakatlar , sınavlar , testler ... Hepsinden istenen derecede , hatta bazılarından başarılı bir şekilde geçip ayrılıyorum. Kabul telefonu geldikten sonra Acıbadem hastanesinde kontrolden geçiyorum. 25 derece Tayvandan gelip, -1 derece soguktaki İstanbula gelince üzerimde bircok dengesizlikler çıkmıyo değil. Tedirgin oluyoruz ailecek. Bir haftada bu burhan süreci atlatıyoruz ve ben İstanbulda resmi olarak ilk çalışma hayatıma başlıyorum. Bu önemli , elimden geldiğince haftada , ayda bir bazı önemli organizasyon ve ilişkim için geldiğim istanbulda bu ilk resmi kalışım. İyi ki ailem bir ev almış, orayı mesken tutup , 2 ay süresince işe gidip geliyorum. Başka bölgelerdeki ofisleri , fabrikaları ziyaret ediyorum. Elimden geldiğince öğrenmeye alışmaya çalışıyorum.
Gün geliyor , Almanyaya gidiyorum. Günler süren mülakatlar sonunda evimi tutuyorum. Eve alışmaya , Alman ortak ev yaşamına elimden geldiğince alışmaya çalışıyorum. Evi , akrabam veya tanıdığım olmadığı için, Bosctan tanığım kardeşim Metin ve arkadaşı Mehmet yardım ediyor. Eşyaları taşyıp , odamı kuruyoruz. Temizlik konusu gündeme geliyor, malum Alman sistemi , mutfak bana kalıyor evde, inanın bir saat mutfağı temizliyorum. Rağmen , Alman arkadaştan , arkadaş diyorum ama adam da düz mantık , Ömürden şunu da yap , bunu da yap diretiyor. Aylar geçiyor. O arada internet üzerinden yüksek lisansımı bitirmek üzere Ankaraya , ODTU ye gidiyorum. Diplomamı alıyor , istEMbulun buluşmalarına katılıyor , ODTU mezunlar derneğinde uzakdoğu dia gösterisi yapıyor , hatta ODTU ye mezunlar gününe gidip, mezuniyet döreninde stadyumda birkez daha mezuniyet heyecanını yaşıyorum. Ne güzel bir mutluluk , ne güzel bir heyecan...
Dönüyorum Almanyaya tekrardan.Türk taksicilerinin dolandırmasına maruz kalarak. Adam havaalanına girerken kapıdaki görevlilere korna basarak selam veriyor , sonrasında abi Türk milleti öyledir , herkese selam veriyor deniyor. Adama 50 ytl uzatıyorum, adam bana abi 5 ytl verdin diyerek kandırmaya çalışıyor. Vay bee ,diyerek diretsem de adam mafya, bir 50 ytl daha veriyoruz. Bir de utanmadan bana verdii 5 ytlyi sigara parası için istemez mi? İşte o anda ben koptum sanırım. Yok diyorum kardeşim başka kapıya. Bu başlıkta olan iki taksi olayında bu Türk korsan taksisini saymıyorum.
Neyse , Almanya yaşamı devam ediyor. Elimden geldiğince alışmaya çalışıtığım ortamda , üniversiteden hocalarla irtibata geçiyorum. Profesör , Bonnda oturmasına rağmen , Koblenz tren istasyonuna benim için geliyor , benle sohbet ediyor ve ertesi gün benim akşamları ve haftasonu uğraşıcağım bir proje konusu veriyor. Canla başla çalışmaya başlıyor... Tiyatr grubu var bir de , işte onda biraz sıkıntı çekiyorum. Türkçe olanda bile , yaw burda ne demek istemiş dediğimiz metinler olmasına rağmen , bendeki cesaretle ben Almancayı çözmeye çalışıyorum yaa, işte bu noktada kendimi taktir ediyorum. Sonrasında devaam etmeme kararı alıp ayrılıyorum. Bu ilerde anlatacağım olaydan sonra zorunlu bir hal alıyor zaten....
Çok fazla ayrıntısına girmeyeceğim , şu aşamada kendi arşivime ayırdığım, bir olayla Almanyadan ayriliyorum. Almanyadaki evimi kapanıyorum. 4 gün boyunca bir an önce İstanbula , ordan da Tireboluya dönmek üzere zamanı kolluyorum. Ev sahibi birden bastırıyor , yav kardeşim nereye , öyle kolay değil, bak anlaşma var. Sonraki 3 aylık kirayı adama peşin ödüyorum. Ev arakdaşları da , bizim maliyetlerimiz ne olacak , gazı , elektriği nasıl ödeyeceğiz diye bastırınca , onlara da ödemelerini sonraki aylar için yapıyorum ve Cumartesi günü ayrılıyorum.
İkinci taksi olayı o anda başlıyor. Bu sefer Almanyada , tam 6 ay sonrasında. Pakistanlı bir şöför alıyor eşyalarımı. Malezyadaki Hintli şöföre benziyor , o da asyalı, sıcakkanlı. Hemen sohbete başlıyor Senin kadar genç Almanyadan ayrılan bir insana ilk defa rastlıyorum demiş diyomuşum J Hayır tabiki.. Beni Köln havaalnına götürüyor.
O anda açıyorum tekrardan kameramı , ve diyorum ki Ömürden hayat nelere kadir? Nerden nereye? 6 önce Malezyada solunda oturduğun hintli şöförle mutluluğa koşarken , şimdi sağında oturan Pakistanlı şöförle sıkıntılı bir sürecin baslangıcına adım atıyorsun... Çok şey öğrendim şu bir senede, neler gördüm neler geçirdim. Şimdi izninizle vatani görevimi yapmak üzere askere gideyim , bu düzene girmem için gerekli... Ama bu gerçek , vatanıma döndüğüm miçin çok ama çok mutluyum... Sonuna kadar okuduğunuz için teşekkürler... Bir sure yazilara ara veriyorum , gucumu toplayinca tekrar karsinizda olacagim....
Ömürden M. Sezgin
http://omurdens.blogspot.com/
No comments:
Post a Comment