Thursday, January 22, 2009
Bekle bizi İstanbul...
Bu sehri tonlarca anıyla anlatmak, tarif etmek, yasatmak, hele de bir cumleyle betimlemek hic mumkun degil. İcerisinde olsak da, biz bile doya doya yasayamıyoruz. Kısa kısa bugunku gözlemlerimi paylasayım....
Bugun ogleden sonra İstanbul'un Galata bolgesinden sonra en guzel yerleri biçtiğim Eminonu ve Karakoy'de kısa bir tur atma fırsatım oldu. Kadıkoyden yola cıktım. Amacım Karakoy'e gitmekti ama biraz aceleye gelmiş olacak ki o hızla Eminonu vapurunda buldum kendimi. Ziyan yok, o vesile ile tarihi Galata koprusu uzerinden Karakoy'e gecme ve doya doya o muhtesem İstanbul manzarasını seyretme fırsatını yakaladım. Hakikaten bu sehrin, trafik problemleri olsa da, verdigi bu guzel keyfe diyecek bir kelime bile bulamıyorum.
Vapur seyahatinden baslayalım. Kadıkoyden bindikten sonra vapur icerisinde , manzara izleyebilecek guzel bir yer arama sonrası, gozler vapuru takip eden, arada sırada simit attıgımız martılara takılıyor. Seslerini yazılı halde anlatmam pek mumkun degil ama denemek gerekirse "glak glak " diye peşimizden ucuveriyorlar. Atılan bir simidi bile kacırmak yok, sanslılar ki İstanbuldalar ve simidi kapma yetenegini en iyi şekilde edinmişler. Simit parcalarını kapma konusunda uzman olmus her bir martı. Ac kalmak bir yana , burda bayagı bir kilo da alıyorlar, uyarmam gerekir:)
Bu keyifli yolculugumuzun neşeli misafirleri martılar. Yol uzunca, 30 dakika suruyor. Uzun diyorum ama bir tarafta kız kulesi bir tarafta efsanevi topkapı sarayı buyuluyor insanı. Bitmesin diyor insan kendi kendine bu yolculuk. Ben de aynı sekilde bitişini bile gercek bir şekilde goremeden, tum yolcugu deklansore basarak fotograf makinamın objektifinden seyrediyorum. Martıların ve vapurun denizde suzulme sesi yetiyor o anı gercek olarak yasamaya, sahte bakıslar atsam da fotograf makinamdan....
Eminonune varıyor, kalabalık bir sekilde iniyoruz. Gurultu var,bagıran esnaf, doner ve kebap satıcıları, tarihi eminonu balıkcıları kalkalı yıllar olmus. Yasaklanmıs o eski kayıklardan balık satma olayı , ama bufelerden satıs devam ediyor. Ben yurumeye devam ediyorum. Galata koprusune cıkıyorum, yonum Karakoy. Malum bu anda insan manzaranın yanında bir de muzik olmasını istiyor. Telefonumdan radyoyu acıyorum,teknoloji sagolsun, ne tesadüf radyoda calan Edip Akbrayram'dan " bekle bizi İstanbul" sarkısı, gel de iyice etkilenme bu sehrin gizeminden.
Balıkcılar sarmıs dort bir yanı koprude. Biraz balık avı konusunda onlarla sohbet ediyor, yola devam ediyorum. Karsıda gizemiyle ve heybetiyle duran Galata Kulesi var. Uzaktan izlemesi amma keyifli, aynı kız kulesinin kendisini yıllarca uzaktan izlemesi gibi. Bu kız kulesi ve galata kulesi askının gizemine kapılıp yoluma devam ediyorum.
İstanbulu ozluyorum. Acıkcası İstanbulu ozlemeyi ozluyorum. Uzaklardan gelip havaalanında, "yaw hakikaten bu sehir farklı ve bu sehir benim ulkemden bir parca " demeyi, o mutlulugu ozluyorum. Seyahate cıkmayı, donup bu sehri kucaklamayı, uzaktan bu sehri dusunmeyi ozluyorum. Seviyorum, her turlu sıkıntısına , her turlu derdine ragmen....
Bugunku oykumu bu sehrin martılarıyla paylastım.... Bekle beni İstanbul ...
Omurden M. Sezgin
'04
http://omurdens.blogspot.com
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment