Tekrar bir macerayla basbasayiz. Uzakdogu kadar macera cikmaz, bukadar etkili olmaz dedigim Avrupdan da cok daha etkili bir tecrübenin esintileri yer alacak bu yazida.
Neyse, Almanyada her zamanki gibi sessiz sedasiz bir yasantiya devam ediyoruz. Önceden de dedigim gibi her gittigim ülkede , sehirde , ana kontak yeri olarak üniversiteleri ve üniversite organizasyonlarini arastiran bir insan olarak , bu konulardan bahsetmek istiyorum öncelikle.
Tiyatroyu seven ve Bsoch yillarinda , Bosch tiyatro grubunda is disinda saatlerini harcamaya bayilan bir kisi olarak , Koblenz ünversitesindeki grubun ilanini görür görmez hemen bir mesaj atarak katilma istegimi bildirdim. Almancamin bu noktada yeterli olmadigini söyleyip sadece kücük rol olursa seve seve alabilecegimi bildirdim. Almanlar bu noktada acik insanlar , tamam dediler. Gün catti , Carsamba is cikisi zor da olsa bulusmanin olacagi , üniversitedeki dersliklerden birine gittim. Ilk ani anlatmak biraz garip… Icerde Almanlarin kaynadigi bir ortam , ve simsiyah sacli esmer bir cocuk iceriye giriyor. Tabi bendeki saskinlik kadar onlar da sasrimadi degil. Ne isi var gercekten bu adamin aramizda dediklerini hissettim. Hele bir de metinlerin cok agir oldugu bir grupta bu Türk nasil da adapte olur? Acikcasi cekinmeden her ortama giren , ve alisan bir yapim oldugu icin sinifa girdim ve oturdum. Heyecanli an benim kendimi tanitma safhasinda cereyan etti. Türkiyeden geldim , burda calisiyorum , tiyatroda oynadim yillarca…tamam. Eee calisan biri olarak katilabilecek misin ? Natürlich J tabiki neden olmasin ? bu is de tamam , sadece benim kaygim Almanca konusunda adapte olup olamayacagimdi. Onu hallederiz dediler , ve ben bu gruba dahil oldum. Verdiler elime metini , millet tabi kendi dilini sakir sakir konusuyor, bana gelince net anlasilmayan kelimeleri telaffuz ediyorum. Bu zor tiyatro metininden bir sey anladiysam Arap olayimJ Neyseki kisa zamanda tanisma ve okuma fasli bitti ve ben disari ciktim.
Duraga dogru yöneldim. Malum üniversite uzak olunca, otobüslerle ulasimi sagliyorum. Saat 20:00 da ordaydim. Almanlar gibi planina özen vermeyen ben , otobüsün 19:55 te kalkmis oldugunu görünce kahroldum ve beklemeye basladim. O sirada , sen sakrak 3 kisilik bir Alman genc duragin önünden gecerken , bana ingilizce bir seyler demeye calistilar. Ne olyuro dedim , hadi Almanca konusalim. Yine de ingilizce devam edince bozuntuya vermeden muhabbete katildim, ve yalandan otobüsün ne zaman kalkacagina dair doru sordum. Hicbir fikirleri yoktu. Olsa da önemli degildi , ben 1 saat kadar orda beklemem gerektigini biliyordum. Onlara da söyleyince, gelsene bizle dediler, okulda parti var . Dönem sonu partisi. Vay dedim , o kadar etkinlikleri takip eden bir adam olarak , bu büyüklükte bir dönem sonu partisinden haberim yoktu. Ortama bir girdim , yemekhaneyi tam parti havasina bürütmüsler. Almanlar sakin adamlar , saat gece 1 e kadar pistte dans eden , haraket eden yok , sürekli bir icme ve muhabbet. Ben de orda rastladigim , Iranli Türk arkadaslarla sohbete daldim. Baktim millet oynamaya basliyor , attim kendimi piste. Tiyatro grubunda bana normal olarak basta soguk davranan elemanlardan birisi tak karsima geldi , benle oynamaya basladi. Saatler saatleri kovaladi. Ertesi gün ise gitmek durumunda olan bendeniz , satin 3 ünde devam eden eglenceden ayrilmak zorunda kaldim. Taksiyle evin yolunu tuttum. Uzakdogu taksileri gibi söförle muhabbet olmasa da , beni taksi de yanlarina alan , sehir merkezine giden elemanlarla iyi muhabbet ettik. Sonucta 1 saat bekleyip eve dönmeyi planlarken , 6 saat kadar daha üniversitede etkinlik icinde kalma durumum oldu. Aslinda seviyorum galiba bu sans eseri olaylari J
Simdi yavastan arkadas tanidikca, samimiyet ilerledikce , daha da sevmeye basliyorum buralari. Yavas yavas bu sessiz sedasiz sokaklar anlam kazanmaya basliyor. Evde oturdugum siralarda, malum internetteyizJ Boschtan arkadasim Mehmet vasitasiyla onun yakin arkadasi Senolla tanisiyorum. Skype tan konusma falan derken , haftasonu icin plan yapar hale geliyoruz. Ben bu internettin herseyini seveyim. Acikcasi , benim de kafamda bir plan vardi, amac Brukselde master yapan Anilla beraber Amsterdama gitmekti ki, bilet bulamama , ve pahali olmasindan vazgecmistim bu isten. Cuma günü geldi , Senolla son bir konusma, adam dedi tamam abi sana geliyorum. Olay birden maceraya dönme noktasina gelmisti. Atladi geldi bana, aksam bolca Türkce muhabbet ettikten sonra , keyif beni bogmadi degil. Hatta ev arkadaslari Frank ve Andinin de cok hosuna gitti. Ertesi gün 07.07.07 , yani benim belki de yasayacagim en güzel dogum günü tarihim. Sabah kahvaltisi , biraz sohbetten sonra hala daha bir karar vermedik nereye gidecegimiz hakkinda. Bu Avrupada mesafeler kisa, tamam Amsterdama gidiyoruz.
Atladik , Senolun aldigi yeni BMW ye. Gercekten arabanin iyisi ile seyahat eden Almanlar yoldan da keyif aliyorlar . Hiz sinirinin olmadigi Almanyada 200 km ile kisa zamanda Hollanda sinirina geldik. Burda ise dert basliyordu sürücü icin, sinir 120 km. Tamam on ada uyduk ama navigasyon calismayinca Amsterdami bulmak icin zorlandik diyebilirim. Anlamadigim bu kücük ülkede neden basente nasil gidilecegi ile ilgili tabela cok fazla koyulmaz. Türkiyede nerden cikarsan cik , bir Istanbul bir Ankara tabelasina kesin rastlarsin. Neyse , sonunda Amsterdama zor bela vardik. Yolda kartim vasitasiyla internate girebilecegim icin , o anda sans eseri nete giren , Amsterdamda yasayan Caglarla iletisime gectim. Dedi iki kisi bana gelirseniz kalacak yer var. Amsterdami bulmak konusundaki sikintidan baska hersey yolunda gidiyordu. Ama Amsterdamda Caglarin evini bulana kadar anamiz agladi. Herhalde , 15 kisiye falan sormusuzdur.
Aslinda bir baska garip olayda, o sirada Brükselden gelen Anilla da bulusma organizasyonu yapan ben, Caglardan aldigim mesaj sonrasi hic beklemedigim , Anildan da bulundugu yer hakkinda mesaj gelince, iki adres tarif eden mesaji karistirdim mi , iste o zaman allak bullak oldu. Caglar baska yerde, Anil sehrin merkezinde bir kafede. Sordugumuz bu 15 kisiden 10 u , bu sikintidan dolayi bayagi bir karisiklik yasadi. Neyse sonunda evi bulduk ve Amsterdam sokaklarina akacak hale geldik.
Geceyi amsterdam sokaklarinda , sizmis yari baygin insanlari izleyerek , muhabbet ederek gecirdikten sonra eve donduk . Neyse, sabah Caglarlarda bir kahvalti ve Almanyaya dönüs. Iyi ve macera dolu bir haftasonu , Türk müzikleriyle dolu enfes bir yolculuk ve yuvaya dönüs… Bundan sonra haftasonu macerlarinda cok bulusacagiz gibi geliyor. Kalin saglicakla …
Ömürden M. Sezgin