Monday, July 01, 2002

Youth 2002-Danimarka



Danimarka Youth 2002

Foto 1.1Sene 2003, ve bir gazla Almanyada staj yapmak icin kolları sıvadık.Ancak bu olaya en basından baslayayım. Sene 2002 ve icq dan chat yaptıgım bir arkadasın vasıtasıyla Danimarkaya Youth2002 adında bir organizasyona katılma sansını yakaladım.Aslında bu olaya kaydolmak ve katılma hakkında elde etmek icin bir sivil toplum örgütüne üye olmak gerekiyormus ama o kadar güzel bir istek mektubu yazmısım ki beni de bu programa dahil etmişlerdi.Acıkcası elektronik adresime bu program hakkında gelen kutlama mesajını sildiysem de başta herşeyi karşılayan böyle bir organizasyon gariba gitmedi değildi.Sonuçte Türkiyede yaşayan biri olarak , uçak parasının dahil olduğu , Danimarka başbakanıyla görüşmenin sağlanacagı böle bir olaya başta inanmamıştım. Sonrasında bölümde, bu programa katılacak diğer insanları görüp , ve de onların benim elimdeki davetiye mektubuna baktıktan sonraki şaşkınlıklarını gördükten sonra gerçekten bu olayın bir böbrek taciri olayı olmadığını anlamıştım. İşte bu olay benim yurtdışı merakımın ve de Türkiyeyi yurtdışında en iyi şekilde temsil etme görevimin başlangcı olmuştu.13 gün süren bu olayda Kopenhaga indiğimiz ilk günden itibaren Danimarka üst yönetiminin misafiri olmanın etkisiyle her şeyden yararlanabiliyorduk. Hükümet arkamızdaydı anlıyacagınız. İlk gün Başbakan Andreas Fog Rasmussen le görüsştük. Ben , gelmeden önce , kültür , turizm ( gerçi şu an ikisi birleşti ama) ve de dış işleri bakanlığından topladığım dökümalarla tam olarak hazır olamam rağmen , ingilizceyi ilk defa gerçek bir şekilde konuşma zorunluluğunundan dolayı ilişkiler konusunda biraz affalamıştım. Neyse , sonuç olarak bu olay , hem Danimarkayı tanımak , hem de Avrupanın dört bir yanındann gelen 1000 Avrupalı öğrenciyle kaynaşma ve de Avrupa Birliğinin geleceği hakkında ortak fikirleri paylaşma amacında çok yaralı ve işlevsel bir olay olmuştu benim için. Neler yapmamıştık ki beraber , Avrupayı tartışmanın yanında en çok konusu olan Türkiyeydi. Açıkcası bu adamaların Türkiyeyi tartışarak tam olarak ne elde etmek istediğini anlamamıltım. Bir ara , toplantının birinin sırasında , herkes ülkesini politik alanlara bölerken benim çoğafi olarak , şu anda da mevcut olan 7 bölgeye bölmem bana karşı ilgiyi arttırmıştı. Sonunda Avrupa birliği için ortak bir Anayasa hazırlandı.

Evet , dönüşte direk Türkiyeye dönemk yerine, sonunda bu kadar yaklaştığım Almanyaya gitme kararı aldık.Tabi benim kadar cesaretli olan , ODTUden arkadasım Emelle beraber biletimiz Frankfurta aldık.Tabi alması kolay ama o anda Frankfurtta olamyı nasıl saglıaycaktık. Sorun olmaz deyip, ilk otobsüsle Hamburga dogru yola cıktık. İnanın o heyecanımı su anda bile acıklayacak ruh halinde degilim. Gercekten , Danimarkadan Hamburga gecen o deniz otobüsün de Almanyayı görmenin derin heyecanı icindeydim.Deniz otobüsünden önce , bindigimiz otobüsü ve öncesini anlatmak gerekirse , Türklerle dolu bir otobüste seyahat ediyordk .Malum otobüzle seyahat etmeye mahkum olan ve ondan başka genel bir ulaşım aracı bilmeyen vatandaşlarımız bizle beraber Danimarkadan Almanyaya geçiyordu. Önce birini gözümüze kestirdik, Türk olduğunu anladıgımız anda direk muhabbete başladık.Amacımız samimi olmaktı , çünkü sürekli dediği şey kalacak yeriniz yoksa evimde kalın lafıydı.Açıkcası bizim de kalacak yerimiz yoktu. Otobüste konusmanın yanı sıra , sigara içmediğim halde adamla ,sigara içerken muhabbetimize doyum olmuyordu.Sonunda samimiyet açısından yeterli dereceyi elde ettikten sonra teklifini kabul ettik. Arık Hamburga indigimiz anda kalacagımız yer vardı . Evine gitik , kendisi gurbette bile gurbetciydi.Danimarkada yasıyor , karını görmek icin arada Almanyay geliyordu.

Neyse aksam beraber yemek yedik. Acıkcası o hasretten sonra Türk yemegi yiyecegim diye seviniyordum ancak , makarna yedik , sarap ictik. Biraz sarkı , türkü, memleket hasreti sonrasında yattık. Gercekten otobuste tanıstıgımız bir insanın evinde kalmak , dusumuzu almak , en ii yataklarda uyumak J) cok güzeldi. Sabah kalkar kalkmaz , kahvaltının ardından hamburg sokaklarına daldık . Almanyada , ilk şehir olarak Hamburgu görmek gercekten bir ayrıcalıktı. Almanyanın iclerine dogru yer almasına ragmen , burası bir deniz kentiydi, hatta Avrupanın en büyük limanlarından biriydi. Yıkılmıs kiliseleri , liman etrafındaki barları , hediyelik dükkanları gezdikten sonra , süpermarketten ben her zamanki kasar ekmek malzememi alıp bir güzel yemek yedim.

Hamburg macerası yavas yavas son bulmaya baslarken , biz Berlin icin heyecanlanmaya baslamaıstık ancak , henüz biletimizi almamıstık. Almanyayı da kendimiz gibi zannedip, aksama dogru bileti almaya calıstık ancak , sanıldıgının aksine sabaha dogru tren vardı. Berlin yakın oldugu icin saat 7 gibi binip , 10 gibi orda olacaktık. Bugunun sonunda kalacak yerimiz olmadıgı icin aksamı tren istasyonunda gecirecektik . Neyseki uyku tulumum ve matım yanımdaydı. Sehir merkezinde nehrin kenarında biraz oturduktan sonra , gece gec saatte tren istasyonuna gittik. Cantalar sırtımızda kendimiz en uygun yatacak yer aramaya basladık. Bir telefon klubesinin yanında , ışıgın oldugu bir yere kampımızı J kurduk. Ancak 10 dakika gecmedi ki , birden yesil kıyafetli bir alman polisi yanımıza geldi. Gercekten , bu bir alman polisiyle karsı karsıya kaldıgım ilk andı. Acıkcası biraz önyargılı baktıgım icin bayagı bir korktum. Burda yatmanın yasak oldugunu , asagıda uyuyabilecegimizi söyleyip yanımızdan ayrıldı. Biz de rayların yanındaki peronların oldugu bölümde uyumaya calıstık. Elime , koluma kamera cantasını ve sırt cantamı baglayıp uyumaya calıstım. Ancak sabah 6 ya dogru Almanlar yavastan hareketlenmeye baslamısları. Malum adamalardan sabahın korunde calısmaya baslıyorlar, neyse insanlar hareket halindeyken biz orda sere serpe yattık. Sonrasında 7 deki trenimiz binip Berline gittik.

Berlinde sabah 10 gibi vardık. Acıkcası Almanyanın baskentini gezmek daha da heyecanlıydı benim icin. Hemen meclisin oldugu tarihi bölgeye gittik. Meclisin önüne geldigimizde , inanmayacaksınız ama Danimarkada tanıstıgım Alman arakadas Matthias a rastladım. Direk yanına gidip , tanımıyomus gibi yaparak ona yer sordum. Beni görürü görmez o benden daha cok sasırdı. Sanki , Samsunda geziyordum J))Kendisine de dedim , gercekten Berlin ve Almanya cok kücükmüş J) Hatta Avrupa , Dünya o kadar kücük ki, tanıdıgı rastlamak cok kolay. Neyse , onlarla berbaer , meclisin karsısındaki parkta biraz oturduktan sonra Emelin arkadasıyla bulusmak icin ayrıldık. Onunla da Berlinin diger bölglerini gezdik. Zaten bulusmadan önce Bergama museum ( Berlama Moselumun calınıp getirildigi müze) ve ünlü kilisesini gezmistik. Sonrasında beraber yemek yiyip, Hamburgdaki yaptıgımız yanlısı tekrarlayıp , Frankfurta alacagımız bile aksamın köründe alamaya kalktık. Acıkcası ucagı kacırmamamız gerektigi icin ilk trenle , yaklasık 80 euro vererek yola cıktık. Tren gercekten lükstü, yataklı odada telefonu sarj bile edebiliyordum. Neyse , bu zaman kadar Türkiyede İstanbul –Ankara trenine binen biri olarak , yatıp, sabah son durakta kalkacagımı düsünüyordum ancak cok garip bir sey oldu. Gecenin köründe , kompartman görevlisi gelip “aussteigen” dedi, bu almanca uynanın demekti. Bunu adamın söylemesinden 1 saat sonra idrak ettim, tabi o anda bayagı bir gec olmustu. Biz coktan Frankfurt tren istasyonunu gecip Darmstadt a dogru yola koyulmustuk. Hemen kalktım ve bilete baktım , gercekten kacırıp kacırmadıgımızı teyir etmek icin , ve o makus talihimizle karsı karsıya kaldım. Yataktan fıralamadan önce , Emelin ranzanın üstünde olup olmadıgını kontrol ettikten sonra , kompartman görevlisine gidip , ne almanca ne ingilizce konusmaya calısmadan , sadece Frankfurt diye bagırdım. Adam , tabi hemen sıkıntıyı anladı ve trenin duracaı ilk istasyonda bizi indirmeye karar verdi. Bilete almanca bir şeyler yazıp , darmsatdttan Franfurta bedava gidebilecegimiz güzergahı ve treni tarif ettikten sonra saskın saskın bakıp gülümsedi. Haklıydı J))

İlk trenle Frankfurtta dogru yola koyulduk. Bu bir banliyo treni idi, icerde işine gitmekte olan bircok kişi vardı. Hepsi temiz sık ıyafetliydi, acıkcası bizim gibi sırtında canta ve biraz kirlenmiş insanaları görünce dogal olarak sasırdılar. Neyse , sonunda amacımıza ulastık. Frankfurtta yagmur vardı , 3-4 saat gezindikten sonra havaalanına gittik , gercekten cok yorulmustuk . Neyseki Türkiyeye dönmenin ve maceralı bir gezinin keyfinden dolayı bu yorgunlugu hissetmiyorduk , ta ki ucaga binene kadar. Ucakta uyuduk , uyuduk , uyuduk ....Sonrasında Ankaradayız....

Fotolar icin : http://www.geocities.com/niyan2003/yurtdisi.html